Prostat Kanseri
Prostat idrar kesesinin altında idrar borusunu çepeçevre saran ceviz veya kestane büyüklüğünde, meniye sıvı salgılayan bir bezdir. Yalnızca erkeklerde bulunur. Prostat hücrelerinin kontrolsüz çoğalması prostat kanserine yol açar. Tanı araçlarının da artması ile günümüzde erkeklerde en sık görülen tümör prostat kanseridir.
İçindekiler
Kimler Risk Altındadır?
İleri yaştaki erkekler: 40 yaş altında çok nadiren gözlenirken 50 yaşından sonra risk artar. Hastaların büyük kısmı 65 yaşın üstündedirler.
Ailesinde prostat kanseri olanlar: Birinci dereceden erkek akrabalarında (baba, erkek kardeş, amca) prostat kanseri varsa risk artmaktadır. Ailede tek bireyde kanser varsa risk 2 kat, daha fazla kişide varsa risk 6-11 kat artmaktadır.
Siyah ırk: Amerika’da yapılan araştırmalarda Afriko-amerikanlarda daha sık görüldüğü saptanmıştır. Ayrıca bu kişilerde prostat kanserinin daha ağır ve hızlı seyrettiği gözlemlenmiştir.
Ne Şikayetler Yapar?
Prostat kanseri genellikle ileri evrelere gelmeden herhangi bir belirti vermez. Prostat içindeki kitle büyüdüğü zaman idrar yoluna baskı yapar ve iyi huylu prostat büyümesinde gördüğümüz şikayetler veya prostat kanserinin diğer organlara sıçramasından kaynaklanan şikayetler görülür:
İdrar yaparken zorlanma,
Zayıf idrar akımı,
Sık idrara çıkma,
İdrardan veya meniden kan gelmesi,
Boşalma sırasında ağrı,
Bel-kalça-kemik ağrıları,
Ereksiyon (sertleşme bozuklukları, iktidarsızlık) problemleri.
Unutulmamalı ki prostat kanserine özgü şikayet veya belirti yoktur. Dış idrar kanalı (üretra) hastalıkları, mesane hastalıkları ve prostat hastalıkları aynı şikayet ve bulguları vermektedir.
Bundan dolayı da erkeklerde belli aralıklar ile rutin ürolojik muayene önerilmektedir.
Prostat Kanseri Teşhisi Nasıl Konulur?
Prostat kanseri teşhisi günümüzde taramaların yapılmasıyla birlikte eski yıllara nazaran daha erken dönemde ve hastalık yayılmadan konulabilmektedir. Taramada veya teşhiste temel iki yöntem vardır: PSA (prostat spesifik antijen) ve parmakla prostat muayenesi.
PSA (Prostat spesifik antijen): Prostat bezinde üretilen bir proteindir. Kanda miktarı ölçülerek yapılan testtir. Prostat kanseri teşhisinde kullanılmasına rağmen, prostat enfeksiyonu, iyi huylu prostat büyümesi gibi durumlarda da yükselebilir. Hastalığın teşhisi dışında tedaviler sonrası takipte de kullanılır.
Prostat muayenesi: Ürolog hastasına uygun pozisyon verir ve parmağını rektuma (makat, barsak son kısmı) yerleştirerek parmakla prostatı muayene eder. Prostatın büyüklüğü, şekli, kıvamı-sertliği, üzerinde nodul dediğimiz doku çıkıntısı olup olmadığı araştırılır.
Prostat biyopsisi: PSA yüksekliği olan veya muayenede anormal bulgular saptanan hastalara uygulanır. Genellikle lokal anestezi altında uygulanır. Rektuma ultrason probu yerleştirilir ve prostattan iğne ile 12 parça alınır. Alınan parçalar patolojik incelemeye tabi tutulur ve dokularda kanser olup olmadığı, kanser varsa kanserin grade’i (agresiflik derecesi) incelenir ve raporlanır.
Prostat MRG: Son yıllarda manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile prostat içindeki prostat kanseri şüpheli odaklar tanımlanabilmektedir. Özellikle daha önce biyopsi yapılmış ve PSA değerleri yüksek seyreden hastalarda multiparametrik prostat MRG ile prostat içindeki kanser odakları tanımlanır.
MRG ile prostat içinde tespit edilen kanser şüphesi olan odaklardan füzyon biyopsi denilen yöntemle biyopsi alınabilir. Bu yöntem için MRG görüntüleri biyopsi sırasında kullanılacak ultrason ile birleştirilir (füzyon) ve MRG’de tanımlanan lezyonlardan parça alınır. Hatta son dönemlerde barsak son kısmına ultrason probunu yerleştirmeden de yumurtalıklarla makat arasındaki perine adı verilen alandan biyopsi yapılabilmektedir. Bu şekilde hem MRG görüntüleri ile ultrasonu birleştirerek daha kesin sonuçlar almak mümkün iken hem de makata herhangi bir alet yerleştirmeden konforlu ve enfeksiyon riski olmaksızın biyopsi işlemi yapılmaktadır.
Bu yöntemlerin haricinde prostat kanseri teşhisi konulan hastalarda hastalığın prostat dışında yayılımı (özellikle kemik ve lenf bezlerine) olup olmadığını öğrenmek için ek görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç vardır. Bu amaçla kemik sintigragfisi, PSMA PET, batın BT veya MRG duruma göre gerekebilir.
Prostat Kanseri Tedavisi Nasıldır?
Prostat kanseri için tedavi seçiminde hasta ve prostat kanserinin evresi ve agresifliği (grade) önemli rol oynar. Hastanın eşlik eden diğer hastalıkları (kalp hastalıkları, diyabet, nörolojik ve solunum hastalıkları), genel durumu, yaşı, daha önce geçirdiği hastalıklar, kullandığı ilaçlar (özellikle kan sulandırıcılar) detaylı değerlendirilir.
Prostat kanseri ile ilişkili PSA seviyesi, biyopsi sonucunda çıkan prostat kanseri grade (agresiflik derecesi) hastalığın evresi (yayılım durumu) da tedavi seçimi öncesi belirlenir.
Burada bir kez daha tekrar etmek gereklidir ki günümüz modern tıbbı hastalığı değil hastayı tedavi etmeyi amaçlamaktadır.
Buradaki kastımız ise kişiye uygun ve kişinin en yüksek faydayı göreceği, yapılan tedaviden ise en az zarar göreceği tedavi şeklini belirlemektir.
Yani kişiselleştirilmiş tedavi bu durumda öne çıkmaktadır.
İki farklı prostat kanseri hastasının tedavi şekilleri tamamen farklı olabilmektedir.
Prostat kanserinde farklı tedavi yöntemleri tek başına veya kombine edilerek verilebilmektedir.
Aktif izlem: Erken dönemde saptanan, düşük agresiflikte, PSA değeri düşük hastalar için uygulanabilir. Hastalar belli aralıklarla PSA değerleri ile izlenir. Yıllık prostat biyopsileri ile hastalığın seyri izlenir. PSA değeri yükselen, prostat kanser agresifliği ve tümör yaygınlığı artan hastalarda bir sonraki tedavi yöntemlerine geçilir.
Radyoterapi: Prostatın ve içindeki kanser odağının ışın verilerek yok edilmesi hedeflenir. Prostat ameliyatının risklerinden kaçınan veya genel durumu ameliyatı kaldıramayacak hastalara uygulanabilir. Ameliyat sonrası hastalığın nüks ettiği durumlarda veya ağrılı kemik yayılımında uygulanabilir.
Radikal prostatektomi: Prostatın ve lenf bezlerinin çıkarılıp idrar yolu ile mesanenin tekrar birbirine bağlandığı bir ameliyattır. Açık cerrahi, laparosopik veya son zamanlarda popüler olan robot yardımlı laparoskopik yöntemler kullanılarak yapılabilir. Bu yöntemlerin kanserden arınma konusunda birbirine üstünlüğü yoktur. Ancak robotik ve laparoskopik cerrahi özellikle idrar tutma ve cinsel fonksiyonların korunması yönünden açık cerrahiye göre üstündür.
Hormonoterapi: Prostat kanseri (erkeklik) hormonu duyarlı bir kanser türüdür. Bu yüzden ileri evre hastalıkta erkeklik hormonu üretimini ilaçlarla baskılanır. Bazen radyoterapiye ilave veya cerrahi sonrası da verilebilir.
Kemoterapi: Özellikle hormon tedavisine direnç kazanan ve organlara yayılım gösteren hastalarda uygulanır.