Böbrek Taşı Nasıl Belirti Verir?
En sık görülen belirtileri böğür-yan bölgemizde oluşan, periyodik artıp-azalan ağrı (renal kolik), idrarda yanma ve renk değişikliğidir. Ağrı künt, şiddetli, kıvrandırıcı, gelip geçen tarzdadır. Genellikle hastalar ağrıyı yaşadıkları en şiddetli ağrı olarak tarif ederler. Hatta bayanların yaşadığı doğum sancısına benzetilir.
Taşlar böbrekten idrar kanalına düştüğü zaman ağrı kasık bölgesinde olup, aşağıya doğru yayılabilir. Ağrı pozisyonla artıp azalmaz. Ağrıya bulantı, kusma, idrarda yanma ve renk değişikliği de eşlik edebilir. Beraberinde enfeksiyon da olursa ateş de olabilir. Böbrek tıkanıklığı iki taraflı olursa idrar çıkışında azalma görülür.
Hiçbir şikayeti olmayan taş hastalarına da nadir de olsa rastlanmaktadır.
Böbrek Taşı Tanısı Nasıl Konulur?
Tanı koymak için biokimyasal ve radyolojik yöntemlerden faydalanırız.Bunun için laboratuvara ve radyoloji bölümlerine hastaları yönlendiririz:
Yapılan testlerden ilki idrar tahlilidir. Taş hastalarının idrarlarında kan hücreleri, kristaller ve enfeksiyon varsa bakteriler görülür. Kan tahlili olarak böbrek fonksiyon testleri (kreatinin, üre, BUN) öncelikle yapılmalıdır. Enfeksiyon şüphesi varsa tam kan sayımı ve enfeksiyon belirteçleri yapılmalıdır.
Taş hastalığının kesin tanısı yapılan radyolojik yöntemlerle yapılır.
Ultrason: İlk tercih edilen yöntemdir. Radyasyon kullanılmaması en önemli avantajıdır ve çocuklarda ve gebe hastalarda ilk tercih edilen yöntemdir.
Röntgen: Taşların yaklaşık %70’i kalsiyum içerdiği için röntgen (direkt üriner sistem grafisi) ile görüntülenebilir. X ışını ile görüntülenebilen taşlara opak (Ca-fosfat, Ca-oxalat) , görüntülenemeyenlere ise radiolusen veya non-opak taşlar (ürik asit, amonyum ürat, ksantin, ilaçlara bağlı taşlar) denir. Bazı taşlar ise net bir şekilde görüntülenemeyip ise semi-opak (magnezyum-amonyum-fasfat: strüvit, apatit ve sistin) adını alırlar.
Tomografi: Kullanıma girmesiyle günümüzde bilgisayarlı tomografi (BT) taş hastalarının teşhisinde en duyarlı (%99) yöntem olarak kabul edilmektedir. Taşın bulunduğu yer, boyutu ve sertliği (dansitesi), böbreğin karın içi organlar ile ilişkisi hakkında bilgi vermesi en büyük avantajlarıdır. Radyasyona maruziyet en büyük dezavantajı olmasına rağmen günümüzde düşük doz kul radyasyon yayan cihazların kullanımı ile bu endişe giderilmiştir.
Diğer:
Böbrekte fonksiyon kaybı veya drenaj bozukluğuna yol açan yapısal bozukluk durumlarında nükleer yöntemlere (DMSA, DTPA, MAG3) başvurulabilir. X-ışını kullanan yöntemlerin sakıncalı olduğu gebe hastalarda manyetik rezonans görüntüleme (MRI) de tercih edilebilecek inceleme metodudur.
Böbrek Taşı Nasıl Düşürülür?
Böbrek içinde oluşan küçük boyuttaki taşlar hareket ederek idrar yollarına düşebilir. Bu durum daha dar olan idrar kanalını (üreter) tıkayarak böbrekte şişmeye ve şiddetli ağrıya sebep olur. Bu hastalarda ağrının dindirilmesi ilk önceliğimizdir. Taş idrar yolundan kolayca düşebilecek boyuttaysa (10 mm’den küçükse) idrar kanalını genişleten ilaçlar ile taşın daha kolay düşmesi sağlanabilir. Bu amaçla en yaygın kullanılan ilaçlar prostat ilaçlarıdır (alfa bloker ilaçlar). Prostat ilaçları idrar kanallarını genişletici özellikleri nedeniyle özellikle üreter taşlarının tedavisinde etkindirler. Hastaların hareket etmeleri, bol sıvı almaları da tavsiye edilir. Bulantısı ve enfeksiyonu olan hastalara da ayrıca gerekli tedaviler verilmelidir.
Böbrek Taşı Nasıl Tedavi Edilir?
Böbrek taşının tedavisi taşın yeri, boyutu ve hastanın klinik durumu ve eşlik eden hastalıklarına göre planlanır.
Vücut dışı ses dalgaları ile taş kırılması (ESWL)
Anestezi gerektirmeyen ve küçük boyuttaki böbrek taşlarına uygulanan bir tedavi yöntemidir. Bu yöntem bir jenaratörden üretilen ses dalgalarının ciltten böbreğe ve taşa iletilmesi ve taşların parçalanması esasına dayanır. Tam taşsızlık sağlanması için birkaç seans uygulanması gerekmektedir. Kırılan taş fragmanları idrar yolu ile vücuttan kendiliğinden atılır. Gebeler, kan sulandırıcı ilaç alan hastalarda tercih edilmez.
Taşın sertliği, taş ile cilt arasındaki mesafe, taşın böbrek içinde bulunduğu nokta, taşın boyutu başarıyı etkileyen faktörlerdir. Bütün bu faktörler göz önünde bulundurularak uygun hastalarda güvenle ve başarıyla uygulanabilir.
Üretero-renoskopik litotripsi (URS)
Kansız ve kesisiz ameliyat olarak bilinir. Anestezi altında çok ince uç kısmında kamera olup vücut içini görmemizi sağlayan aletler (endoskoplar) ile idrar yolundan (üretra) önce idrar kesesine (mesane) ve oradan da idrar kanalı (üreter) içine girilerek üreter veya böbrek içinde taşların parçalanmasıdır. Üst üreter ve böbrek içindeki taşlar esneyebilen üreterorenoskop dediğimiz endoskoplar ile lazer kullanılarak toz haline getirilir ve kendiliğinden dökülmeye bırakılır. Daha büyük taş parçaları ise basket dediğimiz aletler ile dışarı alınır. Kan sulandırıcı ilaç alan hastalarda güvenle uygulanabilir. Vücutta herhangi bir kesi yapılmadan yapılması ve kısa hastanede kalış süresi en büyük avantajlarıdır. Büyük boyuttaki böbrek taşlarında başarısı düşük olup birkaç seans gerekmesi dezavantajıdır.
Perkütan nefrolitotomi (PNL)
pnlAnestezi altında sırt kısmında ciltten böbreğe uzanan bir tüp-yol oluşturularak bu yoldan böbrek içine endoskoplar (nefroskop) ile girilip taşların parçalanıp dışarı alındığı işlemdir. Özellikle diğer yöntemlerin başarısız olduğu büyük boyuttaki (2cm’den büyük) böbrek taşlarında en başarılı yöntemdir.
Bu yöntemler haricinde taş tedavisinde laparoskopik ve açık cerrahi yöntemler de uygulanabilmektedir. Açık cerrahi günümüzde neredeyse terk edilmiş olup diğer yöntemlerin başarısız olduğu sınırlı hasta grubunda tercih edilmektedir. Laparoskopik cerrahi ise açık cerrahiye alternatif bir yöntem olarak uygulanmaktadır.