Prostat Kanseri Hakkında Tüm Merak Edilenler – Dr. Tepeler

Prostat kanseri nedir?

Prostat erkeklerde idrar kesesinin altında, idrar borusunu saran salgı bezidir. Meni adı verilen cinsel birleşme sırasında çıkan salgının üretiminde görev alır. Prostat içindeki salgı yapan bu hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu prostat kanseri gelişir. Erkeklerde en sık görülen kanser türleri arasında olan prostat kanseri oldukça sinsi bir şekilde ilerleme göstermektedir. 

Prostat kanseri ne sıklıkta görülür? 

 

Dünya genelinde yaklaşık her 6 erkekten birinde prostat kanseri gelişme riski vardır. Bu kanserin ortalama görülme yaşı ise 66’dır. Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanser türü olması nedeniyle her erkeğin rutin prostat muayenesini mutlaka yaptırması gerekmektedir. Hastalığın erken dönemde fark edilmesi halinde tedavide başarı şansı yüksektir.

 

İçindekiler

Prostat kanseri belirtileri nelerdir?

Prostat kanseri erken evrelerde herhangi bir belirti göstermez. Ancak hastalığın ilerlemesine bağlı olarak bazı şikayetler ile ortaya çıkar. Prostat kanseri belirtileri şu şekilde sıralanabilir;

  • Kasık bölgesinde rahatsızlık hissi

  • İdrar yapma güçlüğü

  • Sertleşme problemi

  • Boşalma esnasında ağrı

  • Menide ya da idrarda kan görülmesi

  • İdrar akışında kuvvet kaybı

  • Kemik ağrıları

 

Prostat Kanserinde Erken Teşhis önemli midir?

Hastalık erken evrede ve kanser henüz prostatın dışına yayılmadığı dönemde teşhis edilip tedavi edilirse hastalıktan kurtulmak mümkündür. Bu sebeple, 50 yaş üstü erkeklerin yılda bir kez prostat kontrolünden geçmesi çok önemlidir.

50 yaşın üzerindeki her erkek en az yılda bir defa makattan parmakla prostat muayenesini yaptırmalı ve kanda PSA değerine baktırmalıdır. Bu sayede henüz belirti vermemiş ve erken evrelerdeki kanser saptanabilmektedir.

 

Hatta ailesinde prostat kanseri hastası olanlar, siyahi ırk, BRCA geni + olan erkekler kanser taramasına 45 yaşından sonra başlamalıdır. Gelişen prostat kanser taramaları sayesinde bu kanser türünden ölen erkeklerin sayısı son 20 yılda önemli ölçüde azalmıştır.

 

Prostat Kanseri Oluşumunda Nedenler ve Risk Faktörleri

Hastalığın neden ortaya çıktığı kesin olarak bilinmemekle birlikte prostat kanseri nedenleri ve risk faktörleri bulunmaktadır. Nedenlerini tam olarak sıralayamasak da prostat kanserinde birkaç kesin risk faktörü vardır;

  • Yaş (Yaş ilerledikçe prostat kanseri görülme riski büyük ölçüde artar.)

  • Irk (Amerika’daki siyah ırkta prostat kanseri riski oldukça yüksektir.)

  • Genetik (Ailesinde ve özellikle birinci derece akrabasında prostat kanseri olanlarda risk daha yüksektir.)

  • Beslenme (Beslenmenin kesin rol oynadığı net değildir, ancak protein bakımından zengin beslenen erkeklerde prostat kanseri daha sık görülür.)

 

Hastalığın Tanısı ve Teşhisi

Kanserini tedavi edebilmek için kanser vücudun hiçbir yerine sıçramadan, erken dönemde teşhis etmek ve tanı koymak gerekir. Kanser daha prostatın içindeyken tanı koyulması tedavi sürecini hızlandırır.

 

Prostat muayenesi (Parmak ile yapılan rektal muayene): Parmak ile prostatın büyüklüğünü ve şeklini inceler. Eğer prostatın içinde bir sertlik, düzensizlik hissedilirse, prostat kanserinden şüphelenilir ve hastaya prostat biyopsisi önerilir.

 

PSA (Prostata spesifik Antijen): PSA, kandan bakılan bir testtir. Prostat bezinde üretilen ve kanda da saptanabilen bir proteinin ölçülmesiyle gözlemlenir. Kanser, enfeksiyon ve iyi huylu prostat büyümesi durumlarında da kandaki PSA düzeyleri yükselir. Ancak PSA testi kesin kanser tanısı koydurmaz, sadece kanser riskini gösterir.

 

Prostat MRI: Son yıllarda prostat içindeki kanser riskli bölgeleri daha başarılı bir şekilde tanımlama imkânı sağlamıştır. Özellikle bu görüntüler kullanılarak yapılan biyopsi ile (füzyon biyopsi) kanser teşhisi daha yüksek başarıyla yapılmaktadır. 

 

Prostat biyopsisi:

Prostat kanserinden şüphelenildiği durumda prostat dokusundan alınan örneklerin patolojik incelenmesi neticesinde kanser saptanırsa prostat kanseri teşhisi konulur. Prostat dokusundan örnek alınması işlemine prostat biyopsisi denir. Prostat biyopsisi transrektal yani makattan ultrason kullanılarak yapılmaktaydı. Ancak günümüzde prostat kanseri şüpheli dokuları göstermek için multiparametrik prostat MRI kullanılmaktadır. Bu MR görüntüleri kullanılarak transperineal yoldan (makat ile yumurtalık arasındaki temiz cilt bölgesinden) yapılan füzyon biyopsiler hem tümör saptamada daha başarılı hem de transrektal biyopsilere nazaran komplikasyon riski düşüktür. 

 

Prostat Kanseri Evreleri

Prostat kanseri teşhisi sonrasında tedavinin planlanması için kanser evrelemesi yapılır. Evreleme yapılırken PSA, patoloji sonucu ve bazı görüntüleme yöntemleri kullanılır. 

 

  1. Evre: Kanserinin ilk evresinde tümör prostatın yalnızca bir tarafındadır. Kanser genellikle yavaş büyür. PSA seviyesi düşüktür ve tümör hücreleri muayene sırasında hissedilmeyebilir.

  1. Evre: Kanser prostat bezinin bir ya da iki tarafında olabilir. PSA kan testi 20’nin altındadır. Gleason skoru 7 – 8’dir.

  1. Evre: Kanser lokal olarak ilerlemektedir. Gleason skoru ve PSA yüksektir. Bu sebeple kanserin yayılma olasılığı yüksektir.

  1. Evre: Hastalığın son evresinde tümör lenf düğümlerine ya da vücudun diğer bölgelerine yayılmıştır.

Prostat Kanseri Tedavisi

Kanserin tedavisi tedavisinde kişiye özgü bir yaklaşım daha doğrudur. Hastalığın evresi, hastanın ek hastalıkları (diyabet, hipertansiyon, kalp hastalıkları gibi), kan değerleri, yaşam beklentisi göz önünde bulundurularak tedavi seçimine birlikte karar verilir. Genel hatları ile uygulanan tedaviler 

Aktif İzlem: Prostat içinde sınırlı bir alanda ve düşük evreli prostat kanseri var ise bu hastalara aktif izlem uygulanır. Bu hastalarda yıllık kan kontrolleri ve biyopsi ile prostat kanser gelişimi takip edilir. Kanserde büyüme olursa ise diğer tedavi seçenekleri uygulanır.

Radyasyon Tedavisi: Prostat içindeki kanser hücrelerini yok etmek için yüksek enerjili ışın tedavisi kullanılır. Özellikle ameliyat için uygun olmayan hastalarda tercih edilen bir yöntemdir. 

Prostat Kanser Ameliyatı: Kanser hücreleri içeren prostatın tamamen vücut dışına alındığı ameliyat ‘‘radikal prostatektomi’’ olarak adlandırılır. Lenf bezlerinde sıçrama riski olan yüksek riskli hastalarda ayrıca lenf bezleri de temizlenmektedir. 

Radikal prostatektomi uzun dönemde sağ kalım oranı yüksek olduğu için en çok tercih edilen tedavi şeklidir.  


Geleneksel açık radikal prostatektomi operasyonu ile göbek altından yapılan kesi ile prostat ve lenf bezleri çıkarılıp, idrar borusu ve mesane bütünlüğü sağlanmaktadır. Son yıllarda artan laparoskopik ve robotik cerrahi tecrübemiz ile artık çok daha küçük kesilerden bu cerrahi tedavi başarıyla uygulanmaktadır. 

 

Laparoskopik radikal prostatektomi nedir?

 

Laparoskopik radikal prostatektomi ameliyatı, açık ameliyat ile yapılan prostatın çıkarılması işleminin karın içerisine yerleştirilen özel aletlerle yapılması işlemidir. Prostat ve hemen yapışık olan seminal vezikül denen bez çıkarılır. İdrar kesesi ve üretra denilen idrar borusu yeniden uç uca dikilir. İdrar akışı birkaç gün konulan sondadan sağlanır. 

 

Laparoskopik radikal prostatektomi ameliyatı nasıl yapılır?

Öncelikle hastalarımız ameliyat öncesi anestezi uzmanı tarafından detaylıca değerlendirilir. Ameliyat genel anestezi altında yapılır. Hastalarımızın karın cildinde yapılan 10mm ve 5mm kesilerden karın içerisine özel laparoskopi aletlerinin girişine izin veren tüpler (trokar) yerleştirilir. İşlem sırasında cerrahi alan yüksek çözünürlüklü 10-15 kat büyütme sağlayan kameralar kullanılarak görüntülenir. Prostat vücudun elle ulaşılması zor bölgesinde olduğu için kullandığımız kamera sistemi ile işlem çok daha güvenli bir şekilde yapılır. 

 

Bu trokarlar içerisinden cerrahinin yapılmasına imkan sağlayan aletler kullanılarak prostat bezi ve ona birleşik olan seminal vezikül bezi bulunduğu bölgeden çıkarılır. Özellikle yüksek riskli hastalarda lenf bezleri de ameliyat sırasında temizlenir. Prostatı besleyen damarlar ve sertleşmeyi sağlayan sinir tabakaları yüksek çözünürlüklü laparoskopik görüntüleme sayesinde daha güvenle kontrol edilir. İdrarı kontrol eden kaslar özellikle tecrübeli ellerde korunabilir. Prostat çıkarıldıktan sonra idrar borusu idrar kesesine görerek su sızdırmaz bir şekilde dikilir. 

 

  • Laparoskopik radikal prostat ameliyatı sonrası hastanede kalış süresi 3 ya da 4 gün kadar olmaktadır.

  • Geleneksel açık cerrahi ile kıyaslandığında ameliyat sırasında çok az kan kaybı olmaktadır. Bu yüzden kan verilmesi de çok düşüktür.

  • Hastanede kalış döneminde çok az miktarda ağrı kesici ilaçlara gerek olduğu gibi, hastaneden çıktıktan sonra da çok az oranda ağrı kesici kullanımına gerek olmaktadır.

  • Genellikle ameliyat sonrası 10 gün içinde, herhangi bir sorun olmaz ise, idrar yoluna yerleştirilen sonda alınmaktadır. Açık cerrahide bu süre genellikle 14-21 gün arasında değişmektedir.

  • Yaklaşık hastaların %90’ı laparoskopik radikal prostat ameliyat sonrası 3. haftada rutin çalışmalarına geri dönmektedir.

 

 

Laparoskopik prostat kanser ameliyatı sonrası idrar kaçırma ve cinsel sorunlar olur mu?

Laparoskopik radikal prostatektomi ameliyatında görüntü ve cerrahi alet teknolojisinin verdiği 3 boyut, yüksek çözünürlüklü görüntü ve laparoskopik cihazların narin ve ince özellikleri ile birleşen laparoskopik cerrahi deneyim ile idrarı kontrol eden mekanizmalar (üretral sfinkter, mesane boynu) ve sinir demetleri son derece itinalı ve yapılarına zarar vermeksizin korunabilmektedir. Bu korunma ise hastaya erken idrarını tutma ve cinsel fonksiyonda kayıpsız yaşam kalitesini sunmaktadır.

 

Ameliyat sonrası erken dönemde uygulanan penil rehabilitasyon ve kegel egzersizleri de özellikle daha erken idrar kontrolü ve penis ereksiyon yeteneğini ve boyutlarını korumayı amaçlar. Ancak bu süre bazı hastalarda 3-6 ayı bulabilmektedir. 

 

 

Robotik prostat kanseri ameliyatı nedir, nasıl yapılır? 

 

Prostattaki kanserli dokunun çıkarılması için Da Vinci robotik cerrahi robotu ile gerçekleştirilen tedavi yöntemine, robotik radikal prostatektomi denir. Robotik prostatektomi ile prostat kanseri ameliyatında çok yüksek başarı oranları ile iyileşmeler sağlanmaktadır. 

 

Robotik radikal prostatektomi ameliyatında insan el bileğine benzer şekilde hareket yeteneği olan ince kollar kullanılır. Bu kollar karın içerisine yerleştirilen trokarlardan içeri girip ameliyat sahasına ulaşır.

 

Cerrah robotik kolları kontrol eden bir konsolda çalışırken, yardımcı asistan hastanın yanında işlem yapar. Konsolda 3 boyutlu ekranda kolları kumanda eden cerrah, prostatı etrafındaki hassas organlardan ayrıştırır.

 

Prostat çevresinde idrarı kontrol edip, idrar kaçırmayı engelleyen kaslar ve peniste sertleşmeyi sağlayan sinirler bulunur. Bu dokulara zarar vermeden prostatı tümörüyle birlikte bir bütün halinde ayırmayı sağlar.

 

Ameliyatın en önemli aşamalarından biri de idrar borusu ile mesanenin sızdırma bir şekilde dikilmesidir. Bu işlem robotik cerrahi sayesinde görerek güvenli bir şekilde gerçekleştirilir.

 

Robotik prostatektomi sonrası hastanede yatış

Robotik prostatektomi sonrası hastalarımız 2-3 gün kadar hastanede kalırlar.

 

Robotik prostatektomi sonrası ağrı

Robotik prostatektomi küçük kesilerden yapıldığı için ameliyat sonrası ağrı çok daha düşük düzeydedir. Ameliyat sonrası ağrı kesici ihtiyacı oldukça düşüktür.

 

Robotik prostatektomi sonrası kan kaybı

Robotik radikal prostatektomi sonrası kan kaybı ve buna bağlı kan transfüzyon ihtiyacı açık cerrahiye göre oldukça düşüktür. 

 

Robotik prostatektomi sonrası idrar kontrolü

Robotik cerrahide açık cerrahiye kıyasla çok daha iyi görüntüleme altında idrar kesesi idrar borusuna anastomoz sağlanır. İdrar kontrolü çok daha kısa sürede sağlanır.

 

Robotik prostatektomi sonrası cinsel yaşam

Yüksek çözünürlükte görüntüleme ve çok daha ince diseksiyonla peniste ereksiyon sağlayan sinirler prostat kapsülünden ayrıştırılabilir. Hastalarımız daha kısa sürede cinsel yaşamlarına dönebiliriler. 

 

İletişime Geç

İlginizi Çekebilir

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

TOP